Prof. Dr. Zakir Avcı'nın "Terörün Sonu, Milletimizin Yeni Başlangıcı" Yazısından Özet
Prof. Dr. Zakir Avcı, terör ve şiddetin sona ermesinin, Türkiye'nin yeni bir başlangıç yaptığına dair değerlendirmelerde bulundu. Terörle mücadelede kelimelerin, ifadenin ve anlatım tarzının öneminin arttığını ifade etti. Silahların sustuğu bir ortamda, toplumlar arasındaki iletişimin daha etkileşimli ve sorumlu bir hale gelmesi gerektiğini vurguladı.
PKK'nın silah bırakma kararı, yalnızca bir örgütün sonu değil, aynı zamanda Türkiye'nin güvenlik politikası paradigmasında da köklü değişikliklere neden olmaktadır. Bu bağlamda, terörle mücadelenin, yalnızca askeri önlemlerle değil, aynı zamanda siyasal, toplumsal ve psikolojik boyutlarıyla ele alınması gerekliliğine işaret etti. Bu durum, devletin uzun vadeli stratejileri ile toplumun krize karşı gösterdiği dayanıklılığın bir sonucudur.
Başarıyı sürdürülebilir kılmak için, sadece devletin değil, bireylerin, toplumun tüm kesimlerinin de dikkatli ve bilinçli bir şekilde sorumluluk alması zaruridir. Avcı, terör sonrası geçiş dönemi (post-conflict transition) kavramını tanımlayarak, toplumsal değişimlerin nasıl gerçekleşeceğinin önemini belirtti. Türkiye’nin bu süreçte, terör sonrası kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlaması gerektiğini belirtmektedir.
Yazısında ayrıca, siyasi dilin barışa katkı sağlaması gerektiğine dikkat çekti. Siyasi partilerin, ideolojik farklılıklarını bir yana bırakıp ortak bir dil geliştirmeleri gerektiğini vurguladı. Gazetecilerin ve medyanın, kutuplaşmayı besleyen dil kalıplarından uzaklaşarak, ortak bir gelecek vizyonunu öne çıkarması gerektiğini ifade etti.
Akademik ve entelektüel çevrelerin de bu sürecin anlaşılması ve toplumsal hafızanın onarılması yönünde katkı sunmaları gerektiğini belirtti. Kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşlarının, toplum içerisinde güven, empati ve ortaklık dilini yaymaları gerektiğini ifade etti. Her bireyin sosyal medya başta olmak üzere her platformda saygılı ve seviyeli bir dil kullanması gerektiğini vurguladı.
Avcı, siyasi sürecin başarıya ulaşması için toplumsal aktörlere görev düştüğünü belirtti. Toplumsal barışın sağlanması için yalnızca yasal düzenlemelerin yeterli olmayacağını, bunun için kültürel dokunun ve ortak duyguların da önemli olduğunu ifade etti. Tarihsel travmaların bir zenginlik olarak görülebileceğini ve bu travmalar üzerinden birlikte yaşam iradesi geliştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Son olarak, terör örgütünün silah bırakma kararıyla birlikte büyük bir fırsat ortaya çıktığını belirterek, bu fırsatın ancak akıllıca yönetilmesi gerektiğini ifade etti. “Başka Türkiye yok ve bizler kardeşiz” mesajıyla, tüm kesimlerin birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi gerektiğini vurgulayarak, barışın dilinin kurularak, yalnızca kelimelerle değil, tüm toplumun katılımıyla korunabileceğini ifade etti.
Bu bağlamda, terörün sona ermesinin kalıcı olması için iletişim dilinin önemine dikkat çekerek, toplumların sağlıklı bir şekilde yeniden inşasına katkıda bulunmanın sadece bir hak olarak değil, bir sorumluluk olarak kabul edilmesi gerektiğini dile getirdi.
```